Kendimden Alıntıdır.Yıl 1989 babam emekli olmuş. Tabi güzelde bir para geçmiş eline. Düşünmüş taşınmış kendi kendine karar vermiş çocuklarım için bir şeyler yapayım bu paranın bir kısmıyla diye. Sordu bize ne istersiniz. 9 yaşındayım o zamanlar. Biz iki kardeş bilgisayar istedik. Diğer iki kardeşimde bisiklet. O günün akşamı babam Commodore 16 koltuğunun altında iki bisiklette çıka geldi. şöyle güzelce kurduk makineyi. Televizyona bağladık. Datasetini kurcalamaya başladık. Ama bi terslik vardı sanki. Datasetin ışığı yanmıyordu. Halbuki daha sonra öğrendik kayıt esnasında yanan bir ışık olduğunu ama bozuk diye geri götürdü babam. Satın aldığı yerdeki adamda anlamıyor makineden Commodore 64 le değiştirdi. ıyi ki de anlamıyormuşuz
. Makineyi kurduk yine heyecanla. A tuşuna basınca ekranda A harfinin çıkması bile hayretlere düşürmüştü bizi. Birde kartuş çıkmıştı SOCCER di adı. Uzun bir süre onunla oynadık. Sonra tabi oyun satan yerleri bir bir keşfetmeye başladık. Hemen hemen her hafta sonu 10 tane alırdık bir kasette. O kadar güzeldi ki oynamak. Ailece sıraya geçerdik Commodore’un başında. Bazen sabahlara kadar başından kalkmazdım.
Genelde aldığımız oyunların büyük çoğunluğu çalışmazdı. Neden sonra oyun çektirmeye gittiğimiz yerde yukardan aşağıya doğru sürekli akan çizgileri takip ederken gördüm adamı. Bir taraftan da datasetin içine tornavidayı sokmuş habire çeviriyordu. O zaman anladım oyunların niye çalışmadığını. Meğer kafa ayarı diye bir şey varmış. Uzun yıllar hayatımın bir parçası oldu bu kafa ayarı olayı.
Bilgisayarın yanınıda gelen birde kitap vardı. Programmers Referance Guide diye. Kitap Almancaydı. Kodlar ıngilizce. Bense Türk. ışte o yıllar ilk ıngilizce kelimeleri öğrenmeye başladığım zaman tekabül ediyor. Programlamaya atılan ilk adımlar için biraz şanssız bir başlangıçtı benim için. O zamanlar internette yoktu tabi. Kaynak sıkıntısı hat safhada. Elimdeki tek kitapla başladım kod yazmaya. 10 PRINT “ HELLO WORLD”. şimdi bu işten ekmek yiyoruz.
Daha sonra Teleteknik bize yaptığı en büyük kıyak olan COMMODORE dergisi elime geçti bir yerlerden. Hangi sayıydı. Nasıl buldum hatırlamıyorum. Mükemmel ötesi bir dergi. Baytan BıTıRMEZ, Tuna ERTEMALP, PROGRAM DÖKÜM EKı. şu an hala saklıyorum hepsini.
Assembly’e de merak sardık ve Commodore sayesinde sapasağlam bir programlama temeli attık. Orta okul 1 de basic programlama kursuna başladım ve o teneke kutuyla (PC) o zaman tanıştım(1990). Kursu en yüksek dereceyle bitirdim. GW Basic le tanışmamda kursta oldu. O içi bomboş kutunun içine bir disket takıp dos kaç versiyon hatırlamıyorum. Sonrada GW Basic yükleniyordu. Saçma sapan bir oyunda vardı çift kanatlı bir uçak siyaz beyaz ekran habire aşağıya bomba atıp duruyordu. Commodore oyunlarının yanında tam bir faciaydı. Program döküm ekindeki programları sıkılmadan üşenmeden sabahlara kadar yazardım. Bazı zamanlar iki gün makinenin başından kalkmadığımı olurdu. En çokta yazdığım bir kodu kaydetmeden elektrik kesilince sinir olurdum. (şimdi bunu söylerken aklıma geldi CTRL + S yaptım
).
Commodore’umuz bozulduğunda doğruca Tophane yolunu tutardım. Genelde de adaptörü arıza yapardı. Tophanede nargile içilen yerin oralarda bir tamirci vardı. Adaptörü açıp içindeki taş kesilmiş poliüretanı üşenmeden kırar adaptörün çıkış sarımlarını değiştirir. Beni tekrar Commodore’uma kavuştururdu. Osiloskopu da ilk orda görmüştüm. şimdi cep telefonunu adaptörü bozulduğunda doğruca çöpe atıyor bizim milletimiz.
Ne joysticler kırdık arcadeleri oynarken. Her yer joystic çöplüğüne dönerdi. Tamir ede ede kablosu kısalır, bazen tepesi kopar altından çıkan demirlere elimizle bastırarak fire tuşunun da kablolarını bir taraftan birbirene değdirip öyle oynardık. Hatta bir keresinde kafam güzel bir vaziyette Stunt Car Racer oyununu ekrana arkam dönük vaziyete karşıma ayna koyup joystic i de ters tutup oynamayı denemiştim gerçektende çok zevkliydi.
Birde BDE ve MDE vardı tabi. Önce BDE yi yazmıştım. Sonra BDE kullanarak MDE yi sonrada MDE kullanarak Tuna ERTEMALP’ın Super Assembler’ini. Böylece artık Döküm Eklerindeki Assembly kodlarını da yazabiliyordum.
Bakırköyde BILTEK firmasından da MULTI ICE III, FINAL III, kartuşlarını almıştık. Oyunları kırıp spritelarını öldürüyorduk. Oyunu çalıştırınca spriteların içinden geçiyorduk. Bir ara Commodore dergisinde Erle elektronik in ürettiği VOCE MASTER diye bir kartuş görmüştük. Sloganları sesinizle program yazın, Islığınızla program yapındı. ışte bu rüya makinene için daha o zamanlar bizi hayrete düşüren bu olayı hala PC lerde görememekteyiz. SIMON’S BASIC de vazgeçilmezlerim arasındaydı. O programı 14 yaşında bir çocuğun yazdığını öğrendiğimde daha bir azim gelmişti bana.
Birde Light Pen vardı tabi. Bir fototransistor ve bir yazılımdan ibaretti. Televizyon ekranına elimizdeki kalemle resimler çiziyorduk.
SAM konuşma programı da unutulacak gibi değil. Az besmele çektirmedik Commodore’a.
Sonra Commodore 128 de aldım bir tane. Amiga her zaman rüyalarımı süsleyen bir makineydi her C64 sahibinin olduğu gibi. Ama hiçbir zaman bir Amigam olmadı.
Lise yıllarında laboratuarda yaptığımız analizler için milimetrik blok üzerine çizdiğimiz grafiklerle Spektrofotomere cihazından elde ettiğimiz absorbans değerlerinden yoğunluklarını hesaplardık. Bir süre sonra kağıda çizmekten sıkılıp bu işi benim için yapan Spektrofotometre programını C 128 de yazmıştım. Sonra hızımı alamayıp kolon kromotorgrafisi içinde bir program yazdım. şimdi ismini hatırlayamadığım buna benzer 2 tane daha vardı.
PC lerin piyasayı ele geçirmesiyle birlikte bir anda Commodre’un piyasadan silinmesini uzun yıllar kabullenemedim. O teneke kutu nasıl olurda benim mükemmel Commodore’umu piyasadan silerdi.
Abim babamla birlikte Teleteknik’in çıkarttığı 10 kasetlik bir ders paketini almak için Beyazıtta bir yerle anlaşmıştı ve kasetleri almaya gidip geri almadan geri dönmüşlerdi. Sonra sorduk neden almadınız diye. Adamlar bir programla sıkıştırıp 8 kasete sığdırmışlar. Babamda ben 10 kaset istiyorum diye diretince almadan geldiklerini söyledi
.
Sonra Commodore dergisinde bir reklam görmüş Abim Commodre’unuzu getirin Amigayı götürün diye. Toplamışlar hemen makineyi doğru Eminönüne. Tam varıyorlar dükkana abim diyor tühhhhh ekran kablosunu almayı unuttuk diye. Neyse Giriyorlar dükkana koyuyorlar masaya Commodore’u tamam güzel adam bide üstüne para istemezmi. Ama reklamda öyle bir şeyden bahsetmiyor. Tabi toplayıp emektar Commodore’u getiriyorlar geri.
PEEK ler POKE ler SYS ler LDA lar STA lar Akümülatör Register derken bu günlere geldik. C 128 emulatörünü PC me ilk kurduğumda. ılk yazdığım komut 10 PLAY “ABCDEF” oldu. 4+1 den dökülen notaları duyduğumda gözlerim doldu.
97 de elektronik kursuna gittim. Çünkü şunu çok iyi biliyordum ki bilgisayar elektronikle desteklenirse daha bir güzel olacaktı. Ne kadar pratiğimizi fazlaca geliştirmemiş olsa da elbette çok faydasını gördük. 02 de Bilge Adamda Yazılım Mühendisliği eğitimine katıldım. .Net te yazılım geliştirdiğini zanneden ama Algoritma kuramayan çok insan tanıdım.
Commodore’un hiyerarşik program geliştirme yapısından Visual dillerin dağıtık yapısına geçiş biraz zor oldu. Ama gosub return olayıyla ilişiklendirme yaptığımda taşlar yerine oturdu. şu zamanlarda yazılım geliştirmede C# kullanıyorum. Beni en çok sıkan yönüde komponentleri sürükleyip bırakma olayı. Çok can sıkıcı.
ınternette Commodore turları atarken Commodore 64 Türkiye Dergisine rastladım. Hemen 1. sayısından itibaren okumaya başladım dün. Sabah 5 e kadar okudum. 3. sayıya gelmiştim o saatlerde. Commodore ONE ı gördüm dergide. Tekrar gözlerim doldu. Dergiyi okurken bir çok paragrafta olduğu gibi.
Hatta Opel firmasının Commodore marka arabasını gördüğümde sokakta, bir evin bacasına bağlanmış Commodore poşetini yada, içim bir hoş oluyor.
Bu günde ıngilizce Kursumdan döner dönmez oturdum makinemin başına. Commodore la olan maceramı yazdım.
esmaeild
06.03.2006