Bu sene katıldıklarım arasında en geç gittiğim parti oldu sanıyorum. Kabin Cuma akşamı bitmedi, hala dremel çalıştırmam gereken ufak işler olduğu için Cumartesi öğleye kadar –malum komşular uyuyor- beklemem gerekti. Son dakika çıkan tersliklere rağmen (Kablo seçen priz, su koyveren menteşe, kısa kalan vidalar daha neler neler) bir şekilde kabini toparlayıp bitmeyen kablo işlerini mekanda halletmek üzere arabaya attım. Evde elektronik namına ne malzeme varsa hepsini de yanıma aldım.
Saat 5-6 gibi parti mekanına geldiğimde girişte beni Nebraska’nın Ankara’dan getirdiği Mackintosh Classic karşıladı. Photoshop’un ilk versiyonlarını çok merak ediyordum ama maalesef disketleri kopyalayamamış. Onun yerine bir kelime işlemci çalıştırdık. MacOS’un benim onayıma ihtiyacı yok ama siyah beyaz olması haricinde dört dörtlük bir sistem olduğunu söyleyebilirim. Zamanının çok ötesinde bir sistemmiş hakikaten. Bir an önce kabini çalışır hale getirmem gerektiğinden çok fazla inceleme fırsatım olamadı.
İçerde Özay arduino tanıtımı yaparken, Mathman Gökçe’nin Amiga’sına sistem kuruyordu. Sanıyorum Gökçe’nin makinelerine sistem kurmak Haldun’da ayrı bir hobi haline geldi.
Kabini tam ortaya kurmuştum zaten. Vakit kaybetmeden işe koyulmam lazımdı ancak elim bir türlü havyaya gitmiyordu. Sağolsun Kirkoryan, yolda gelirken kopan AC kabloları yenileyerek ihtiyacım olan ilk gazı verdi. Peşinden ben de oturup güç joystick kablolarını yaptım ve kabini hizmete açtık. Ama oyun yok! Getirdiğim onlarca disket arasında tek çalışan oyun İK+. Neyse bu sırada eşim arkadaşlarıyla birlikte gelerek ilk testi yaptılar. Bu sırada Özayla beraber Gökçe’nin A1200’ü nü ve external floppy’sini ve biraz önce firmware atılmış taze Cortex’i alarak hemen bir kopya sistemi oluşturduk. Ve oyun çekmeye başladık. Sonrası arkadaşların çektiği videolarda var zaten.
Bu kabinle ilgili en güzel anım Lotus’un ikiye bölünmüş ekranında Arda’yla aynı anda aynı Nick’i yazmamız ve peşinden aynı anda sende mi diye sormamız oldu. Evet, arcade makinelerinde kullandığımız üç harfli nicklerimiz aynıymış. Bol bol kahkaha attığım, finish çizgisinin hemen önünde kalıp kabini yumrukladığım çok eğlenceli bir gece oldum. Sürekli olmamakla beraber 5’e kadar oyun oynadım galiba.
Benim kabinden kafamı kaldırıp baktığımda Özkan’ın getirdiği Naomi tam bir bombaydı. Sadece sistemin kalitesi değil, yüksek çözünürlüklü 3D grafiklerine rağmen buram buram retro kokan oyunları da şahaneydi. Zaten hiç boş durmadı sanıyorum.
Özellikle gece 2-3’ten sonra dönen geyiklerin de bini bir para zaten. Skate’in artık bir klasik haline gelen yut dışındaki partiler çok süper oluyor muhabbeti her zamanki gibi çok manidardı. Çocuk gelişiminde bilgisayarın yeri zaten uzun zamandır konuştuğumuz mevzu ama, muhabbetin bir ara şeker ölçüm cihazının ince ayarlarına gelmesi sanırım kitlenin giderek yaşlanmaya başladığının bir başka emaresi.
Ürünlere geldiğimizde Arcane’in çalıştığı resmi bitirememiş olması beni üzdü. Çok güzel bir iş çıkacaktı ama biraz daha gaza ihtiyacı vardı sanıyorum olmadı. Savagery hem pixel hem de Chiptune’da yarıştı. Chiptune’u çok iyiymiş ancak benim dürüm siparişiyle çakıştığı için dinleyemedim. İçimde yaradır. Joker_’in yoğunluğu belli, Aralığa zor ürün yetiştiriyordu, bu kısa sürede bir şey hazırlayamamış olması beni şaşırtmadı ama üzdü. Ufak bir intro tarzı bir şey çıkarabilseydi iyiydi.
Sonuçta katılım olarak çok parlak olmasa da beni tatmin eden, ancak ürün bakımından biraz kısır bir parti oldu. Önümüzde koca bir sene var bunun acısı seneye çıkacak diyorum. Bu sefer birden fazla dalda bir şeyler hazırlamak lazım. Bakalım göreceğiz.