Aptallarla tartışma, diğerleri aranızdaki farkı anlamayabilir
Aptallar yanlış bir şey yaptıklarında ,mazeret olsun diye, bu işi her zaman yaptıklarını söylermiş. Doğrudur, aptallar ve provokatörler her zaman aynı işi yaparlar. Bunları tanıyıp anlamak hem gerekli hem de eğlencelidir.
Aptalların söyleyip yazdıklarına bir çok insan inanabilir. Aptallar, aptal olduklarını gizleyebilmek için zekice hareket etmek zorundadır. Onlar bilgiye değil duyguya yönelirler ve insanların zaaflarını iyi bilirler. Tarihin sayfaları , dünyayı böyle idare eden aptallarla doludur.
Provokatörler için ilk gerekli şey bilgidir. Onlar yalan ve çarpıtmalarının zeminini iyi kurabilmek için kullanırlar bilgiyi. Atı eşek, eşeği at yapabilmek için ,hayvan denen canlının ne olduğunu bilmeleri gerekir. Bilgiyi bu amaçla edinirler. Ne ki provokatörlerin söylediklerine sadece aptallar inanır. Dünyayı yönetmeye soyunan her aptalın arkasında bir provokatör vardır.
Aptallar her insan gibi düşünebilir ama bir düşünceye bağlı değillerdir. Yığınları etkileyebilmek için her kalıba girebilir, yerini ve zamanını dikkate alarak her düşünceyi savunabilir. Provokatörler düşünmez. Kendi aptallarının düşüncelerine hizmet ederler.
Bir aptal iki kere ikinin beş ettiğini söylediğinde bir provokatör, iki kere ikinin dört ettiğini söyleyenlere saldırır. Yöntem ise hep aynıdır : Onların iki kere ikiye dört değil de altı dediğini iddia eder. Böylelikle dört diyenler yeniden kendi doğrularını ve altı demediklerini açıklamaya çalışırken, provokatör kendi aptalına zaman kazandırır.
Bir aptal belirli bir güce erişirse kendini aslan sanır. Gerine gerine orasını burasını kaşırken , bu gücü kaybedeceği korkusuyla çok konuşur. Bu korkusu gerçeğe dönüşüp de kendi gücünün karşısına daha büyük bir güç çıktığında, bu aptal aslanımız dağa değil en kolay yakalanacağı yere kaçar ve üstündeki aslan postunu çıkartıp kendi gerçek haline döner. ıki kere ikinin beş ettiğini iknaya çalışan provokatör, böyle durumlarda hayvan hakları evrensel beyannamesinin en keskin savunucusu olur. Aptal aslanımız hayvan bakıcılarına methiyeler düzerken, provokatör, hayvanat bahçesinde at-eşek-köpek demeden birlikte ama hayvan olarak yaşayabilmenin güzelliğini anlatır.
Aptalından ayrı düşmüş provokatör sudan çıkmış ördeğe benzer. Gözleri görmez, hafızası uyuşur, tat alma duygusunu kaybeder. Her şeyi birbirine karıştırır. Kızıla kara, pembeye kızıl der.
Bugün Gülhane Parkından geçerken, ödeneksizlikten dolayı kaldırılan hayvanat bahçesini düşününce, nedendir bilmem, bu yazı çıktı ortaya. Koskoca devletin Gülhane Parkındaki hayvanlara bakamadığına kim inanır? Yada bir başka deyişle, devlet Gülhane’deki hayvanlara bakmaz da neredekilere bakar?
Söz içeriği aştı yine…
[/SIZE][/FONT]